5 Haziran 2009 Cuma

Oyun ve Sürdürülebilir Yaşam - Ayşen Eren

Oyun

Dayanışma alanlarımdan biri içersinde yer alan Sürdürülebilir Yaşam * konusu ve geleceğimiz açısından bu konuda çocuklarla oynanan oyunlar üzerinden yapılan etkinlikler sizlere de duyurmak üzere son günlerde artan bir şekilde ilgimi çekmeye başlamıştı.

Diğer yan alanlardaki sitelerimiz (doğaçlama, psikodrama, tiyatro, dans, görsel sanatlar) ile birlikte üzerinde durmaya çalışacağımız, bu yeni konu "Çocuğa sözel ve duygusal anlatım yolları" kapsamımız içersinden artık çıkıp, eyleme dönük alanlara doğru akmaya başlamıştır.

O yüzden toplumsal konulara son derece geniş yaklaşımlarımız olması nedeniyle, bu yollardan başlayarak gelecek nesillere sosyal aktarım olanaklarınımızı zenginleştirmek amacıyla şimdi, (sizler için hazır bir fırsatta yakalamışken), bu oyunları (oynatmaya başladığı süreciyle birlikte ele alarak anlatan) Ayşen Eren'in Cumhuriyet Gazetesi Sürdürülebilir Yaşam Eki’nde yayınlanan bir yazısını hemen paylaşmak istiyorum.

Bu konulara olan desteğiniz için tüm çevremdekilere (özellikle Sürdürülebilir Yaşam Kollektifi'ne) ve ayrıca yazara güncel okuma alanlarına yaptığı bu katkıdan dolayı teşekkürü bir borç bilirim.

* Sürdürülebilir Yaşam ile ilişkili diğer yan siteler:

Kültür ve Tabiat : http://kulturtabiat.blogspot.com/

Yenilenebilir (Alternatif) Enerji : http://yinelenebilirenerji.blogspot.com/

Çocuğa destek sağlamanız için size esin kaynağı olabilecek diğer sitelere profilden erişilebilir. (Görsel sanatlar, Doğaçlama, Psikodrama, Tiyatro, Dans, Yoga, Meditasyon..)



-----------------

OYUN ENGEL TANIMAZ

Yaklaşık bir yıl önce daha yaşanır bir dünya yaratmak için minik bir adım attım. “Sürdürülebilir Yaşam Oyunları”nı oynatmaya başladım. Bu oyunlar, kişileri “Sürdürülebilir Yaşam”a eğlendirerek hazırlamayı amaçlıyor. Sürdürülebilir yaşam, kişisel gelişimi, saygılı, dürüst, samimi ve iyi niyetli iletişimi, anlayışı, sorumluluğu, şiddetsizliği, dayanışmayı, anlaşmayı, çözüm odaklı olmayı, toplumun iyiliğini kişisel çıkarların üzerinde tutmayı, takım ruhunu, Doğa’ya saygı duymayı ve O’nun bir parçası olmayı destekliyor, Doğa ile kurduğumuz ilişkiyi zenginleştirip güçlendiriyor.

Yaşadığım bir yıllık serüven sırasında bir yandan farklı sosyo-ekonomik-etnik gruplara oyun oynatma imkanım oldu, diğer yandan oyunların kapsamı zenginleşerek, gelişti. Ekoloji, çevre koruma, doğa bilgisi, proje tasarımı, harita okuma, yön bulma, doğal malzemeler ile sanatsal etkinlikler eklendi. Her yaşta, her boyda ve farklı fiziksel, zihinsel kapasiteye sahip insanların ihtiyaçlarına uygun farklı oyun programları hazırladım. İlk başlarda, her seferinde değişik insanlarla oyun oynama fikri beni ürkütüp, korkutsa da, zaman içinde bu durumun “karma”ma çok uygun olduğunu anladım. Katılımcılar, oyun oynayarak doğrudan, birebir yaşayarak öğrenirlerken, sözlü paylaşımlarla birbirlerine yakınlaştılar. Grupların ihtiyaçlarına ve kapasitelerine göre bir yandan var olan oyunları uyarladım diğer yandan yeni oyunlar tasarladım.

Büyükada’da yürüyüş sırasında ağaçlara sarılıp, onları hissetmeye ve sohbet etmeye çalıştık. Katılımcılardan birisi, sohbet etmeye çalıştığı ağacın çok utangaç olduğu için konuşmadığını hissetmiş. Anneler Gününde yaptığımız oyun etkinliğinde, katılımcılardan yürüyüş sırasında doğayı tüm duyuları ile algılamaya çalışmalarını ve annelerini hatırlatan bir şey bulmalarını istedim. Yürüyüşte minik bir derenin yanından geçtik. Katılımcılardan birisi, bu derenin şırıltısını annesinin cıvıl cıvıl neşeli sesine benzetti. Her iki sesin kendisine neşe, huzur ve mutluluk verdiğini söyledi. Yoğun ve stresli iş ortamından çıkıp, bizimle yürüyüşe gelen profesyonellerle oyunlar oynadık. Sürdürülebilir Yaşam Oyunlarının birbirlerini yakınlaştırdığını, aralarındaki güven ve iyi niyet duygularını güçlendirdiğini söylediler. Nesin Vakfı’nda oyun günü düzenledik. Tüm çocuklar, bakıcı anneler ve yöneticiler katıldı. Vakıf bahçesinde “Güzellik Yürüyüşü” yaptık. Bir çocuk, dört aydır burada olduğunu fakat ilk defa kurbağaların sesini, yaprakların hışırtısını, lavantanın kokusunu duyduğunu söyledi.

Bizden 1e Kişisel Gelişim Merkezi’nde Anne-Çocuk oyunları oynadık. “Benim Annem Doğa Oyunu”nda çocuklar annelerini anımsatan doğal bir nesne seçtiler ve neden seçtiklerini gruba anlattılar. Çocuklardan biri, annesinin iyimserliğini ve saçlarının rengini hatırlattığı için palamut seçti ve “Annemin iyimserliği bu palamutun düzgün parlak yüzeyi gibi parlak” dedi.

Limanköy’de düzenlenen yaz okulu için, Thomas Seton’un çok sevdiğim “İnsanları doğaya çıkarmak yeterli değil. Onlara doğadan keyif almayı öğretmek lazım” sözünü esas alan bir oyun programı hazırladım. Oyunlara yaşları 5 ile 15 arasında değişen 30 çocuk katıldı. Hep birlikte köy meydanında oyunlar oynadık, kütüphanede dans ettik, yürüyüşler yaptık, Vivaldi’nin “Dört Mevsim” müziği eşliğinde projeler tasarladık. Proje çalışmasında, çocuklara köylerinin geleceği açısından önemli olacak üç konu tanıtıldı; organik tarım çiftliği, orman ve doğa müzesi ve evsel atık suların arıtılması için bitkisel arıtma sistemi. Gruplara ayrılan çocuklar verilen bilgiler ışığında, kütüphanedeki kaynakları da kullanarak Limanköy için projeler geliştirdiler. Kartonlara yazıp, çizdikleri projelerini önce kendi arkadaşlarına, sonra köy meydanında ailelerine ve köy halkına sundular. Biri gündüz diğeri gece iki grup yürüyüşü yaptık. Çocuklar yürüyüşler sırasında beş duyularını aktif olarak kullanarak kendilerini en çok etkileyen doğal güzellikleri belirlediler ve arkadaşları ile paylaştılar. Karanlık aysız bir gecede yaptığımız gece yürüyüşü çocuklar için unutulmaz bir macera oldu. Karanlıktan ürken çocuklar, fener ışığı ile korkunç yüz ifadeleri yapıp kahkahalarla güldüler. Aya ait öyküler dinlediler, belli başlı yıldızları öğrendiler, Samanyolu galaksisinin izini takip ettiler, kayan bir yıldız görüp heyecanlandılar. Hep birlikte fenerleri söndürüp “gece görüşü” ile karanlıkta ilerlemeyi denedik. Karanlıkta görebilmeleri hepsini çok şaşırttı. Gecenin süprizi çalıların arasında parlayan gözler oldu. Karanlıkta parlayan noktaları görünce korkup çığlık atan çocuklar sonra bunların çalıların arasına yuva yapmış kuşların gözleri olduğunu anladılar ve kuşları ürkütmemek için sessizce uzaklaştılar.


Sulukule Platformu’nun daveti üzerine düzenlediğimiz oyun etkinliğine, Romen çocuklar ile mahallede yaşayan diğer etnik kökenli çocuklar katıldı. Yıkıntıların arasında, yokluk içinde, tedirgin günler geçirmelerine rağmen, çocuklar hayatın aydınlık yüzünü görebildikleri için çok eğlendiler. Çember olmak için elele tutuştuğumuzda, küçük bir kızın yalnız kaldığını gördüm. Bitli ve sümüklü diyerek kimse O’na yaklaşmak istemiyordu. Benim mendil verip elinden tuttuğumu gören bir başka çocuk diğer elinden tuttu ve çemberi tamamladık. “Ben Doğa Oyunu”nda, doğal nesneler arasında kendilerine ilginç gelen birisini seçmelerini söyledim. Bir çocuk, kökündeki deseni ve kokusunu beğendiği için kozalağı seçti. İstanbul’da yaşamasına rağmen hiç çam görmemiş. Deniz kabuklarını kulaklarına dayayıp denizin sesini duymaya çalıştılar, müzikle birlikte dans ettiler. Platform gönüllüleri, çocukların ilk defa bu kadar uzun süre bir arada kaldıklarını söyledi.
Oyunları ilk defa fiziksel engelliler ile oynama imkanım oldu. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ndeki oyun etkinliğine, hareket kabiliyeti kısıtlı, tekerlekli sandalye kullananlar ve dernek çalışanları katıldı. Oyunların tekerlekli sandalye kullananlara uyarlanmasını birlikte yaptık. Bir katılımcı, genelde içine kapanık olduğunu, fakat oyunların kabuğunu kırmasına yardımcı olduğunu söyledi. “Ben Doğa Oyunu”nda kendilerini bir doğal nesne ile özleştirdiler. Katılımcılardan biri, öldükten sonra bile başka canlıların yaşaması için ortam sağladığı, karıncalara, solucanlara ve başka canlılara ev sahipliği yaptığı için salyangozu seçti. “Yansıma Oyunu”nda eşleştiğim kişi, ilk önce dans edemeyeceğimi düşünerek yapamayacağını söyledi. Çünkü O’na göre dans için ayakta olmak gerekirdi. Başı ve hareket eden sağ kolu ile dans figürleri yapabileceğini hatırlattım. İlk önce ben O’nun dans figürlerini taklit ettim daha sonra O benimkileri. İki katılımcı tekerlekli sandalyeleri ile inanılmaz dans figürleri yapıp, bizden yoğun alkış aldılar. Müzik ve dans etmek herkesi hareketlendirip, eğlendirdi.
Doğa Derneği ile Metin Sabancı Spastik Çocuklar ve Gençler Merkezi’nden gelen gençler için açık hava oyun etkinliği düzenledik. Doğayı farkedip, sevmeleri ve Doğa’nın şifa veren gücü ile rahatlayıp, mutlu olmalarına dönük oyunlar oynadık. Pekçoğu tekerlekli sandalyede oturuyordu ve hareket kabiliyetlerii çok kısıtlıydı. Bir kısmı zihinsel özürlüydü. Öğretmenlerinin de yardımıyla oyunları uyarladık. Başlangıçta gelmekten hiç memnun olmayan ve oyunlara katılmayan bir gencin en son oyunda gruba katılarak bizimle oyun oynaması çok sevindiriciydi. “Doğayı Hisset Oyunu”nda gözlerini kapatıp, bulundukları yeri ve Doğa’yı diğer duyuları ile algılamaya çalıştılar. Seslere, kokulara, rüzgara, bitkilerin dokularına odaklanmayı denediler. Daha sonra hissettiklerini gruba anlattılar. Tekerlekli sandalyede oturan, yürüyemeyen, konuşamayan, ellerini kullanamayan bir genç, cep telefonunun tuşlarına basarak hissettiklerini yazdı ve öğretmeni bize okudu, “Boğazdan buraya kadar gelen deniz kokusuna bayıldım”.


ODTÜ’de düzenlenen Sürdürülebilir Yaşam Çalıştayı’nda bu oyunları oynamış ve insanlar üzerinde yarattığı mucizevi etkiyi deneyimleyip gözlemlemiştim. Bu deneyim “Sürdürülebilir Yaşam Oyunları”nı geliştirmem için bana ilham vermişti. Bir yıllık serüvenimde bu mucizevi etkinin gücünü görme şansım oldu. “Oyun” sözcüğü her ne kadar çocuğu, eğlenceyi çağrıştırsa da, “Sürdürülebilir Yaşam Oyunları” basit olsalar da, aslında her yaştan ve her kapasitedeki insan için kişisel gelişimin ve yaşayarak öğrenmenin ciddi bir aracı. Oyun oynamak eğlendirmenin ötesinde, insanları kaynaştırıyor, sözlü paylaşımı kolaylaştırıyor, olumlu duyguları geliştiriyor, birlik duygusunu güçlendiriyor. Oyun hiçbir engel tanımıyor!

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

DALGIÇ Metafor Fantastik Hayalgücü İmgelem Rüya Çağrışım Hafıza Cumhur KOCALAR İSTANBUL TURKEY