6 Kasım 2008 Perşembe

Alternatif veya Demokratik eğitim-Lerna Babikyan

Eğitim

Lerna Babikyan'ın kaleminden Agos gazetesinde 24.11.2008'de yayınlanan bir makaleden alıntı ve yorumlara yer vereceğim.

Zorunlu eğitimin köşe taşları (matematik, fen, edebiyat, sosyal, tarih, coğrafya) dışındaki alanlara da yani, kendini keşfe çıkaran kişiliği geliştiren kapsamdaki eğitimlerin de artık önemi anlaşılmış durumda.

Sanırım aşağıdakilere benzer öncelikli soruları sormaktan kaçınmamamız gerekiyor, çünkü tekliğimiz/eşsizliğimiz zaman kaybetmeden keşfe değer doğrusu:
• Ben ne yapacağım şimdi?
• Gerçekten ne yapmak istiyorum?
• Ben kimim, ne severim,ilgi alanlarım nelerdir?

Çocuklarımız hatta bizler, kararlarımızdan ve eylemlerimizden sorumlu olmayı öğrenmekte çok gecikmiş bir durumda kalmamak için, son yıllarda sayılarının arttığına iyice tanık olduğumuz, düşünce ve duygularımızı şekillendiren yeni eğitim sistemleri hakkında öğrenci odaklı yaklaşımlara biraz kulak vermeliyiz.

Bunlardan “Alternatif eğitim veya Demokratik eğitim” yaklaşımı düşünme yetisini, açık fikirliliği ve empati yeteneğini öne çıkaran bakışıyla hoşgörüye dönüklüğü destekleyen ve ayrımcılığı azaltıcı etkiler yaratabilecek yanlarıyla son yıllarda oldukça ilgi çeker oldu. Yaklaşım sadece okul süreciyle kalmayıp eğitmenlerin eğitiminde, çokkültürlü ortamlarda veya göçmenlere dönük eğitimlerde olduğu gibi pek çok alt konuya da açılım sağlayabiliyor.

8 Haziran 2008 Pazar

Masallar Prensi

Çizgi Film

Kanal 1'de şu sıralar (11:00) ..

Sizler için özenle işlenmiş görsel bir şölene davet..

Masallar dünyasına kütüphaneden geçen bir yolculuğun öyküsü..

Tarihin tüm masallarına görsel macera dolu göndermeler..

30 Mayıs 2008 Cuma

Otizm İst-2008

Konferans

<<
Hiçbir şey,
Hayat kadar kıymetli değildir…

Bir sabah, sadece otistiklerin yaşadığı bir dünyaya gözlerinizi açtığınızı farz edin. Dillerini hiç anlamadığınız, neye sevinip üzüldüklerini hiç anlamadığınız, neyin doğru neyin yanlış kabul edildiğini kavrayamadığınız insanlarla çevrilisiniz. Tercih etmediğiniz halde böyle bir dünyaya uyandığınızı ve geri dönüşün pek de mümkün olmadığını farz edin. O dünyanın insanlarından ne beklerdiniz ?...

Size düşmanca ve korkuyla yaklaşılmasını mı ?... Onların dünyasını öğrenebilmek için size fırsat tanınmasını, size sabır, şefkat ve anlayış gösterilmesini mi ?... Ya da “onların sizi anlamaları için çaba göstermelerini mi ?... Yoksa hepsini birden mi beklerdiniz ?… Bir düşünün…

Böyle bir durumla karşılaşmış olsaydınız o “dünya”da size “OTİSTİK” denecekti. Tıpkı bizlerin dünyasına kendi tercihleri olmadığı halde gelen “OTİSTİK” dediklerimiz gibi…
>>

İzlenmesi gereken bir etkinliğin duyurusu:
http://psikodrama.blogspot.com/2008/05/otizm-ist-2008.html

Bir merkez: http://www.aurapsikoterapi.com/
Bir STÖ : http://www.otistiklerdernegi.org/

Ayrıca üstün zekalı çocuklarımızın toplumda neler çektiklerini biliyor muyuz acaba?
Bu konuya karşı ne kadar duyarlıyız?

Faaliyetlerini bildiğimiz bir iki sivil toplum kuruluşu* dışında,
ülkemizin geleceğinde çok önemli roller oynayabilecek bu yavrularımız,
neden bu kadar sahipsiz gözüküyorlar ?

Diğer yandan yabancı ülkeler ve kurumlarca çok erken zamanlarda farkedilerek, ülkemizden sessizce (etkinliklerle) ve rahatlıkla (burslarla) uzaklaştırılabiliyor olmalarına sevinelim mi? Yoksa ne kadar rahatsız edici boyutları olduğu için dikkat mi kesilelim?
Bu konularda hala hiç bir önlem almayı gerekli görmeyenler, daha ne bekliyorlar ki?

*STK:

Türkiye Zeka Vakfı:
http://www.tzv.org.tr/
TEV İnanç Türkeş Özel Lisesi (TEVİTÖL) http://www.tevitol.k12.tr/
http://www.akademi.org.tr/Geleceginliderleri.htm

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Dostları Derneği

Haber

Çalışmalarını yakından gururla izleyip, gönülden desteklediğimiz derneğe başarılar dileriz.

Murat invited you to join the Facebook group "Sosyal Hizmetler ve Çocuk Dostları Derneği".

To see more details and confirm this group invitation, follow the link below:
http://www.facebook.com/n/?group.php&gid=15355604421

Thanks,
The Facebook Team

___
Want to control which emails you receive from Facebook? Go to:
http://www.facebook.com/editaccount.php?notifications&md=Z3JvdXBfaW52aXRlO2Zyb209ODE2NDI2NTYxO2dpZD0xNTM1NTYwNDQyMTt0bz01ODQ4OTQ4MDY=

8 Mayıs 2008 Perşembe

1 Mayıs 2008 Perşembe

Site rehberi

Daha önce farklı disiplinlerle ilgili sitelerimde masal başlığı altında toparlanmaya muhtaç o kadar ilişkili yazılar olmaya başladı ki, artık ister istemez yeni bir site altında da onları bu alt tema üzerinden yeni bir yaklaşımla ele almam ve geliştirmem gerektiğini düşünür oldum.

Çünkü okuyucularda ilgi alanlarına göre biraz ayrışıyorlar,
onları gözetmenin akıcı ve kalıcı paylaşımlar açısından önemi var, sanırım.

İşte masal gibi benzeri bu temalar Tiyatro, Dans gibi üst konu başlıklı sitelerin içlerindeki (menülerde Ana Yollar) diğer disiplinlerle kısmi ve ilişkisel olabilen izlediğim alt konuları kapsamaya başlıyorlar.

Yaşam böylece akıp giderken, sonradan derlenmesi zor bir arşiv oluşuveriyormuş.
Site rehberiniz

27 Nisan 2008 Pazar

Geleneksel zamanlar ve Tiyatro

Masalın orta oyunundaki yeri

Orta oyunu (başlarken) büyüklerin masal dünyasından aldıkları ilhamla tıpkı,
bir cocuk gibi doğaçlamalar yapıp-seyretmeleri,
hatta katılıp eğlenmeleri için tiyatromuzun bilinen en güzel coşku dolu
(mahalle sakinleriyle oynanıdığında devirlerdeki gibi) kaynaştırıcı türlerinden biri değil miydi?

Nerede o eski günler, ahhh...

(Tiyatrodaki diger geleneksel oyun turlerimiz:
Meddah, Koy seyirleri, Saklaban, Karagoz-Hacivat..)

Bu konuda dogaclama yaptigimiz donemleri unuttuk, taklide yoneldik.

Dogaclama yolunun cagdas danstaki tarihsel uzantilarindan bugune gondermeler icin:
http://cumhurkocalar-dans.blogspot.com/2008/04/1970lerle-daniel-lepkoff.html

Tiyatronun ustalariyla bir panelden aktarimlar:
http://psikodrama.blogspot.com/2008/04/tiyatro-ve-dogaclama.html

Çağdaş Tiyatro-Absürd Tiyatro üzerine bir çalıştay ve performans sanatı hk.da bildiri için: http://cumhurkocalar-dans.blogspot.com/2008/04/oyuculuk-performans-ahika-tekand.html

6 Mart 2008 Perşembe

Türk Kadınlarına

Tarihimizde her zaman alnı açık, başı dik, aydın görüşlü, çalışkan, vefakar Cumhuriyet Çocuğu olarak yetişmiş kadın vatandaşlarımız, bu ülke sizinle vardır, sizinle gururludur, sizinle aydınlığa doğru yol almaktadır.

En büyük güvencemiz ve mutluluğumuz sizsiniz.

Kadınlar Gününüz kutlu olsun

5 Mart 2008 Çarşamba

"Değiş Tonton"un sonu..

Çocuklarımız ne yapıyor?

Çizgi film mi seyrediyorlar?

Acaba nasıl bir film seyrediyorlar? ..

diye merak duyuyor musunuz?

İsterseniz, ne demek istediğimi 1980’li yıllara kısa bir yolculuk ile açayım..

Belki 40’lı yaşlara uğrayıp geçenler o dönemleri daha kolay ve belki de bugünkü karmaşık ortamdaki bunalmışlıklarıyla biraz daha rahatlıkla hatırlayıp, beni daha iyi anlayacaklardır..

Ama benim sözüm yalnız onlara değil tabii, özellikle neye uğradıklarını hala kavrayamamış aramızda hatta, çok yakınlarımızda dolaşan ve yetişkin varsaydığımız şahıslara, daha da ileri idersek kendimize..

Bu arada onları belki de kimilerimizi veya bizden bazı parçaların görüngülerini, 90’larda yabancı ülkelere kaçırdığımız ve çoktan da, 80’lerin "Değiş Tonton" benzeri çizgi filmleriyle, bir takım güçlere kaptırmış olduğumuz için, bir gün ancak rastlantısal bir dönüşle geçici olarak buralarda yaşamaya başladıklarında, sanki yeni dünyanın canlı ihraç mallarıymış gibi tanıyıp, karşımızda bulabiliriz.

Öyle ki onları, bir takım işlerde düşük ücretlerle yabancı sermayeye ve anlayışlara koşa koşa ömür boyu hizmet etmeye hazır gönüllü olarak çalışır bile görebilirsiniz.. Ne de olsa küreselleşmeyi içimize sindirmişliğimizle hepimiz için bu artık kaçınılmaz olmuştur, tabii..

Onlar, biraz aptallaşmış mükemmelliklerine sadık ve göremedikleri bu düzene köle bir şekilde, fiziksel bedenleriyle ister döviz harcar olsunlar, isterse hayallerinde yurt içi ve dışı arasında mekik dokurken özentileriyle avunup dursunlar, artık çok boyutlu vicdani sorumluluk, herkesimin yakasını bırakmamaktadır..

Bizler, yani tüm insanlarımızın beyinleri hatta bilinç altları, her gün binlerce kod ve veriyle çeşitli şekillerde kültür savaşları kapsamında görünmez bir biçimde yıkanarak, rahatlıkla ezberlerle doldurulup tahrumar edilerek, bir de üstüne peşin bedel ile sertifikalandırılarak, ustalaşmış uzmanlar havasına sokulmasıyla, çevrenizde çok rahat gezinen, ironik geçimle aralarda rahatlayanlar kitlesi haline de gelmiş olabiliriz.

Ne de olsa, artık çoktan saat ücretleri vardır, yarı–zamanlı çalışma hayatının yaygınlaşmasında öncülük bile üstlenmişliğimiz illa ki olmuştur, sözüm ona bir de kendimizi böylelikle bağımsız sanmaktayızdır.

Gerçekten mesleki alanlarımızda bile diplomalarımıza karşın kendimizi, ciddi paralar ya da yaşamsal bedeller ödemeye maruz bırakarak gönüllü çekildiğimiz sanal alt alanlarda, ezberlediğimiz bir takım öğretilerle, ortalıkta çevremize yardım eli uzatır konumda bulsakta, televizyonlarda oynarken gülüp geçtiğimiz o eski çizgi filmlerden "DEĞİŞ TONTON" gibileri yüzünden, iç dünyalarımız çoktan alt üst edilmiş, belki de çevremizi de buna bulamaktan kaçınmayacak bir hale gelmişizdir.

Buna karşın durumlarımızı görebildiğimiz kadarıyla kendimizi, zamanında uyuduğumuz için kaybettiğimiz ama, bu ülkenin hamuru sayesinde tekrar kazanabileceğimiz bir insan olarak, hala kayıp saymamız gerektiği için, aslında korku-kaygı-heyecan dolu kapalı o iç dünyalardan çıkarmaya çalıştığımız o iç çocuklarımıza sürekli seslenmekte fayda görüyorum.

Çok üzülerek ama, hiçbir şeyden artık öyle kolaylıkla vazgeçmeyerek ve bu uğurda savaşmayı disiplinli bir bilinç edinerek, belki biraz uyarıcı ama, özellikle kafa açıcı olması dileğiyle, bu satırları çok gecikmiş olmasına karşın, tereddütlerimi yenip gecenin bu ilerleyen saatlerinde uyanıp, yazamadan geçemediğimi de bildirmek istiyorum.

Ne olursunuz, sizler, ne kadar ileri yaşta olursanız olun, daha geç olmadan büyüklerinizle veya yakınınızda halinizden anlayacak, belki biraz bilime, felsefeye merak duymuş, okul okumakla yetinmemiş, aydın olmayı becerebilme yolunda çaba harcayan, aktif çalışanlarla ya da aile kurabilmiş olanlarla paylaşın çocuklar, dostlar..

Eğer mümkünse, grup terapilerine katılın, durumun topluma yayılan boyutlarına vakıf olun veya uzmanlardan size uygun ciddi terapiler almaya hazırlayın kendinizi, hiç gecikmeden..

“Bizler aslında ne yaşıyoruz?” sorusunu soralım kendimize,

belki daha iyi kavrayabiliriz gerçeklerimizi o zaman..

Özellikle bir de, başkalarını da değişime zorlamaya kalkmadan önce..

Lütfen, ne olursunuz karşılıklı yıllarımıza ve emeklerimize yazık etmeyelim artık..

ÖNCE KENDİ SAMİMİYETİNİZİ PAYLAŞIN, KENDİNİZİ GİZLEMEYİN, UYGUN BİR YOLLA İFADE ETMEKTENSE KORKUP KAÇMAYIN.. BAŞKALARINI ÖYLE HEMEN DEĞİŞTİRMEYE KALKIŞMAYIN.. (Yani O "Değiş Tonton"larla artık kendinizi kandırmayın.. Kolaysa tabii.. "Yüksek iradeniz"le tersinin de kolay olduğuna inanın..)

"Kendini inkar edip, ezen insan başkalarına da aynı şekilde davranır.."

Çünkü O, küçüklüğünden beri özgüveni parçalanmış, kırılgan benliğinden kalan son parçaları da kaybetmeden bir arada tutmaya çalışan yapay bir varlık halini almıştır..

Davranışlar ve sosyal durum aynamızdır, onu iyi seyredelim.

Çok yakında pekala er geç kendini kandırma bitecek, kaçılacak bir yer kalmayacaktır. Hayat hep bunu getirir.

Durumu kabul edip bir yerden başlamak yerine, sürekli inkarı tercih etmek, hiç bir zaman sürekli işe yaramaz, o yüzden gecikmeden kolları sıvamak aklın gereğidir.

(İnanın bu içinde bulunduğumuz şartlar, cep telefonu, diz üstü bilgisayar değiştirmekten daha ciddi bir duruma taşıyor artık bizleri. Gerçeklerimizin farkına varabilmemiz için, gereksiz tüketimlerden kurtulup, önce kendimiz için nefes alıp, üretme zamanımızı ele geçirmenin peşine düşelim..)

Çağdaş Tiyatro-Absürd Tiyatro üzerine bir çalıştay ve performans sanatı hk.da yorumlarda sonradan çıkan dayanaklar için: http://cumhurkocalar-dans.blogspot.com/2008/04/oyuculuk-performans-ahika-tekand.html

7 Şubat 2008 Perşembe

Masal gibi bir yalı

Fehime Sultan Yalısı

Kültürümüze ve değerlerimize karşı her türlü müdahaleye ciddi tepki alınacağının unutulmaması gerektiğini hatırlatan coğrafyamız ve toplumumuz farklı göstergeleriyle zihinlerde kalıcı örnekler sunmuştur, hep.

Sadece nostaljik duygularla ya da anlık tepkilerle değil, akıl ve mantıkla da nasıl organize bir şekilde hayat bulabildiğimizi izlemek, özellikle uyutucu gündemlerle (türban) kritik maddi soygun dönemlerini yaşadığımız bu aylarda, çoktan yıpratılmış olan manevi kanatlarımızın tekrar güçlenmesinde oynadığı güçlendirici rol açısından son derece sevindirici ve gurur verici olabilen örnek bir hareket var, incelenmeye değer:
http://istanbuluma.blogspot.com/2008/02/sistematik-hareket.html

Bireyselliği savunan kendini kaybetmiş taklitçi kesimlere bir başka ders niteliği taşıyan yukarıdaki organizasyon, tarih boyunca toplumsallığımızın asıl besin kaynağımız olması sayesinde bu günlere geldiğimizi, asla unutmamak için çok çarpıcı bir örnek gerçekten..

31 Ocak 2008 Perşembe

Dilin Taşıyıcılığı

Dilin kullanımı ve yeni nesillere aktarımı gibi bir sorumluluğumuz olduğunu unutuk mu acaba?

Geçmişten bize aktarılan nice kültürün izlerini taşır, Masallar ve Hikayeler..
Nasrettin Hoca ve Dede Korkut Hikayeleri olmasaydı nasıl olurdu bizler için bu dünya?
Ya çocuklarımız için nasıl olacak acaba ?

27 Ocak 2008 Pazar

Başlarken

Bilinçaltımıza Merhaba..

Niye masallar?
Bu sorunun yanıtlarını bulmak isterseniz biraz gözatabilirsiniz..

Coçuklarımıza anlatacağımız masallarla aramız nasıl acaba?
Hemen, hatırladığımız masallara mı başvuruyoruz?
Ya, onlar nasıl kalmış aklımızda?

Sadece bu kadarla kalmayacak tabii,
Çünkü nasıl olsa işadamlarımız okuyamayacaklar,
Keşke biraz uyansalar da,
Çok geç olmadan bir kaç mısra fısıldasalar, coçuklarımızın kullaklarına..

Belki de annelerin ilgisini çekeriz,
Onlarla yarınlarımızı yeniden güzelleştiririz.

Sevgilerimle,

O, en 'gerçek' olan.

Masal, en 'gerçek' olandır.
Alıntı*

Yazı: Özcan Yüksek / Atlas Kasım 2007, sayı 176

`..
Masalları, insanlığın temel düşünceleri görenler (Adolf Bastian) vardır. Masalları düşünce değil de temel şiirsel imgeler, hayaller, temel duygular, hatta temel içgüdüler içinde görenler de vardır (Marie-Louise Franzs).

Masalları doğanın hareketlerinin, örneğin güneşin farklı görünüşleri, ayın farklı halleri olarak okuyanlar da vardır. En ilginç olanı da masalları, zamanımızdan yirmi bin, otuz bin yıl önce gömülmüş olan dinlerin simgeleri olarak kabul eden görüştür (J. G. Herder).

Masal yorumlarına, bu masalların coğrafi kaynaklarıyla ilgili fikirleri de ekleyebiliriz. Masalların Hindistan'dan doğup bütün dünyaya yayıldığını söyleyenler, Babil'den doğup Hindistan ve bütün dünyaya yayıldığını söyleyenler olmuştur. Her coğrafyada ayrı ayrı olarak çıktığını söyleyenler de.

Ama ortak fikir, ortak temaların bütün masallarda, ortak toplumsal bilinçaltı gibi yer almasıdır. Masallarda prens, bir kurbağa olabilir ve sonra tekrar prense dönüşebilir, bunda şaşılacak bir şey yok? Olaylar gerçeküstü olabilir tabii ki, lakin, amma ve asla gerçeğe aykırı değildir.
..

İnsan, aşkın bilgisini masallardan rahatlıkla öğrenebilir. Çok rahatlıkla.
Kimyagere, edebiyatçıya, psikoloğa, biyoloğa gerek yoktur.

Masallar, insanlığın binlerce yıllık deneyimi olduğu için hayatın damıtılmasıdır, en 'gerçek' olandır, feylozofça konuşmak gerekirse eğer, en ampirik olandır.
..` *

Kaynak:
* http://www.kesfetmekicinbak.com/atlasdan/atlasname/05933/
Yazı: Özcan Yüksek / Atlas Kasım 2007, sayı 176

Popüler Yayınlar

DALGIÇ Metafor Fantastik Hayalgücü İmgelem Rüya Çağrışım Hafıza Cumhur KOCALAR İSTANBUL TURKEY